...:::WWW.unutulan.TK:::...
DAHA KALİTELİ HİZMET İÇİN ÜYE OLUNUZ...

ÜYE OLDUKTAN SONRA SİZE GELEN MAİL AKVİTE EDİNİZ..



ÜYELERİMİZ BÜTÜN AKTİVİTELERDEN YARARLANMA HAKKINA SAHİPTİR ...

ÜYELİK İŞLEMİ SADECE 10 SANİYENİZİ ALACAKTIR...

genclik_forumu@hotmail.com
...:::WWW.unutulan.TK:::...
DAHA KALİTELİ HİZMET İÇİN ÜYE OLUNUZ...

ÜYE OLDUKTAN SONRA SİZE GELEN MAİL AKVİTE EDİNİZ..



ÜYELERİMİZ BÜTÜN AKTİVİTELERDEN YARARLANMA HAKKINA SAHİPTİR ...

ÜYELİK İŞLEMİ SADECE 10 SANİYENİZİ ALACAKTIR...

genclik_forumu@hotmail.com
...:::WWW.unutulan.TK:::...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Dünün Hikayesi / Emir Acar

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
By_Kom@ndo
Admin
Admin
By_Kom@ndo


Mesaj Sayısı : 465
REP GÜCÜ : 3377
Kayıt tarihi : 12/04/09
Yaş : 35
Nerden : KONYA

Dünün Hikayesi / Emir Acar Empty
MesajKonu: Dünün Hikayesi / Emir Acar   Dünün Hikayesi / Emir Acar I_icon_minitimePaz Nis. 12, 2009 11:26 pm

Dünün Hikayesi / Emir Acar

--------------------------------------------------------------------------------

Koca şehir şimdi uykuda. Kapımın önünden ara sıra geçen arabalar sayıklıyor. O sayıklıyor ben hissediyorum. Hiçbir şey düşünmeden yazmak için uyandım. Düşünülmeden yazılan şeyleri okumaya bayılıyorum ama yapmak? Neler yapacağım, neler olacak, kendimi nasıl hissedeceğim ertesi günün sonunda. Yazmaya değmez. Öyle genel ki; geçimini sağlamaya çalışacak birinin kocaman metropoldeki sıradan gününden başka bir şey çıkmaz ortaya. Bu zaten herkesin hikayesi. Dün bu saatlerde de aynı böyleydi iki kelimeyi bir araya getirmek için çırpındım hiçbir şey yazamadan bitirdim. Şu an olduğu gibi birkaç satır sonra dondu kaldı harfler. Dün kötüydü anlayacağınız. Ben yarını oyalamaya çalışıyorum. En iyisi dünle ilgileneyim.
Onu uyandırmamak için sessizce yataktan çıktım. Uykusu çok hafif. Yıllarınızı geçirdiği niz insanın diş gıcırdatmasından rüyasındaki kâbusun şiddetini bile anlıyorsunuz. Merdivenleri çıkan adımların seslerinden birazdan anahtarının kapınızın yoklanacağını tahmin etmeniz zor olmuyor. Sizin geldiğinizi hisseden köpeğinizin havlamasına gibi bir duygu bu. Aslında bunlar değil anlatmak istediklerim. Gerçi dün de bunları düşünüyordum yazmaya başlarken. Salonda gece lambası altında henüz birkaç satır yazmışken. Sonra sanırım kahve fincanını karıştırırken sesler onu uyandırmış olmalı ki; yatak odasının kapısının gıcırtısını duydum. Kapınızdan kamyonlar geçerken uyanmaz . bir kez göze batmışsanız, öksürüğünüze uyanır.
Ağır ağır, uyku sersemi birinin hareketsizliğinde…görmeden görüyorum onu, eskidiğini bildiği halde değiştirmediği siyah geceliğiyle terliklerini sürüyerek mutfağa gidiyor. Buzdolabının kapısının açılış sesini duyuyorum. Mutfak ışığının kamaştırdığı gözleriyle kendine uygun bardağı seçerken umursamazlıktan doğan sesleri duyuyorum, suyun sürahiden dökülürken çıkardığı sesi. Pıtırdak gibi patlayan ilaç tabletlerinin gırtlağından geçişini hissediyorum yutkunmasındaki yaşamsızlığı. Ona içinde yitip giden her şeyi unutturması için doktorunun tavsiye ettiği boyu küçücük etkili ilaçlar. Üniversite yıllarımız, üç kuruşa anketörlüğümüz, arkadaş toplantıları, kısıtlı ve eğlenceli geçmiş günler, batan bir gemi enkazından su üstüne çıkan tanıdık eşyalar gibi ortaya çıkıyor mudur o renkli haplarla acaba? Bir asit kazanıymışçasına aç karnına sabahın köründe yenilmiş sosisli ile kaynayan midesine tatil köylerindeki kaydıraklardan düşen insanlar gibi inen çeşit çeşit haplar, damarlarında küçük cinlere dönüşüp beynindeki karanlık odaların kulağına fısıldayarak korkma ben varım yanında, bana güvenebilirsin diyor mudur? O çoktan öldü sen yalnızsın sığın bana..Yoksa bu şehir adamı yer.
Koridordan salona doğru gelişini duyuyorum ama tuvalete sapacak, evet doğru çıkıyor düşündüklerim. Lamba anahtarının sesi… şimdi aynaya bakıyordur, ne yapsaydı da şimdi aynadaki kendisi olmasaydı. Karanlık odadaki cinler perdeyi aralayıp gülümseyerek klozeti gösteriyor, otur… aynaya sabah bakarsın. Sifonun gürültülü boşalışı ve rüzgarı andıran sesiyle yeniden dolmaya çabalaması. Seramiklerin solgun mavisinde tavan lambasının yansısı.
Tam açmıyor salonun kapısını öyle aralıktan göz göze geliyoruz. Saçları dağınık, vücudu öne eğik. Göz altlarında yorgunluktan beliren morluk. Belirsiz bir öfkenin çift taraflı bir yansıması var aramızda. Sanki o anda beni gören gözbebeklerine düşen fotoğrafım, fotokopinin fotokopisinin, fotokopisi gibi soluk. Sanki şeffafım da bakışları içimden geçip çok uzaklara varıyor. Durmadan yolcu uğurlayan bakışlar bunlar. Yok bu bakışlarda; kötülük yok. Yalvarma yok. Şikayet yok. Artık niye suçladığını unutmuş yorgun ve ekşi izdüşümler var. İki kişiye yetecek kadar hüzün kapasiteli, ucu kendi var oluşuna dönmüş ölü bir öfke taşıyan sisli bakışlar.
Orta yaşlı olduğumuzu söyletmeyecek kadar zaman önce, tatile gittiğimiz bir orman köyünde nasıl becerdiyse yanımdan uzaklaşıp ormanda kaybolmuştu. Epey bir uğraştan sonra seslenmesini duyup karşılıklı seslene seslene bir birimizi bulduk fakat öyle uzaklaşmıştık ki; karanlık ta çökünce birlikte kaybolduk. Panik yapmasına ve telaşlı davranmasına sinirleniyordum. Bir ateş yakıp, biraz dinlenmek için durduk. O devam edip bir an önce pansiyona dönmek istiyordu. Bense aksi bir istikamete giderek işi daha da zorlaştırabileceğimizi en azından bu durumda üç saatlik bir uzaklıktan fazla mesafe kat etmemiş olduğumuzu anlatmaya çalışıyordum. Ben ateşin başında otururken, ihtiyaç görmek üzere uzaklaştı. Dalgın dalgın ateşi seyrederken kafamı kaldırdığımda bir ağaca yaslanmış bana bakıyordu. İşte şu an bana bakan gözler o geceki bakışların aynısına sahipti. Kaybolmuş geleceğinden kaygılı. Bizi birbirimize bağlayan halatın telleri, zaman içinde önemsizmiş gibi duran hatalarımızın bir güve misali içten içe kemirmesiyle kopmak üzere.
Sessizce yatak odasına dönüşünü dinliyorum, yatak yaylarının usul usul gıcırdamasını.
Kanındaki ılık kimyanın rüyalarını tabuta yerleştirişini ve paslı küreğiyle üzerine toprak serpişini. Uyku haline geçişinden sonra gırtlağından çıkan düzenli ıslığı duyuyorum. Vücudunu aniden titreten şeytan yoklamasını. Bozulan nefes alışlarının yeniden düzene girişini.
Sonra vazgeçtim kahveden bir şişe içki alıp ne yazmak ne istemek, sadece hiçbir şeyi düşünmek istedim. Bu göçük altında kalan son oksijenle alkolü kanımda yakıp ateşimin etrafında huzurlu bir uyku bekledim, belki de pırıl pırıl akan suyun altında titreşen çakıl taşları görebileceğim bir rüya. Ayağa kalkınca pantolonumun altını ıslatan çimenler. Bana aklımı yitirdiğimi söylüyor bir hayal gibi.
Vücudu yatağı ısıtmış, sırtüstü yatıyor. Karnının gurultusunu duyuyorum. Sevme beni diyorum gençliğimle, bilinmeyen bir evrene yollanan sinyaller gibi. Ben de yanına sırtüstü uzanıyorum. Aklıyla her şeye çare bulan insan nasıl da çaresiz kalıyor, tükenişimizin farkındayım. her şeyi başa döndürmenin imkansızlığı, bir şeyin olmamasını istemenin sadece bir başka şeye bağlı olmadığını bilmek, onlarca şeyi baştan düzenlemenin olanaksızlığı, gemi ufukta kaybolurken telefon kulübelerini tekmelemelerin boşunalığı.
Yanımda soluk alıp verişini duyuyorum. Kaç dündür bu dünü yaşıyorum. O eski arzulayan bakışlarını gözlerimin içine yerleştiriyorum. O yitirmiş olsa da tenine girmek, tecavüz mü? Yeni nefretler eklemekten başka bir şey etmez. Benden başka herkese inanıyor, benden başka kimseye güvenmiyor. Atsan atılmaz, satsan satılmaz bir yaşama bağlandık fark etmeden. Nefesinin ritmini. Soluğumu tutup onunla aynı anda bırakıyorum, alıyorum, veriyorum, alıyorum, veriyorum kaç dündür. Ne kadar az oksijenle yaşıyor. Aynı tempoya dayanmaya çalışıyorum. Soluğumu soluğuna uydurmaya…kalbim duracakmış gibi oluyor. Su yüzüne son anda çıkmış gibi boşalıyor soluğum göz yaşlarımı soluğunu kestiğim yastığa serperek. O bunlardan habersiz, düş görmeden uyuyor. Sadece sevilmenin ne berbat bir şey olduğunu bilmeyerek.
Kaç dündür durum böyle bir türlü kendimi toparlayıp iki satır yazamıyorum.
__________________
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://genclikforumu.yetkinforum.com
 
Dünün Hikayesi / Emir Acar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Aşk Ve Acı'nın Hikayesi
» Hüzünlü Bir Aşk Hikayesi
» Gözlerle Yaşanan 1 Aşkin Hikayesi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
...:::WWW.unutulan.TK:::... :: TARİH VE EDEBİYAT :: EDEBİYAT-
Buraya geçin: